11 Haziran 2010 Cuma

Bu şarkı

Çok eski bir şarkıdır bu dudaklarımda ve kulaklarımda kalan. İlk defa yıllar önce bir yaz sonu, bozkıra akşam inerken dinlemiştim. Gün kıpkızıl batmaktaydı, her taraf bu renge boyanmıştı ve her yan sıcacıktı. Sararmış kısa otlar yangın yeri rengine bürünmüştü. Bütün sesler susmuştu ve bu şarkı esiyordu her yanda. İlk defa dinlediğimde bile çok eski bir şarkıydı. Ne zaman içimde canlansa içim ısınır. Bu şarkı uzakları anlatır. Çok uzaklarda kalan bir şeylerim var benim, biliyorum. Yüreğimin derinliklerinde bir pencere hep oraya açılır, bir ayna hep aynı şeyi gösterir. Çok eskiden ama çok yakın... Ne zaman elime sevdiğim bir şey geçse bir vakit sonra bakarım ki aynanın derinliklerinde kaybolup gitmiş. Sonra onu yine bu şarkıda bulurum. Sarıya çalan solgun bir yeşil ve alev rengi karışık bir girdap halinde dönüp duran zaman, içine alır, öğütür, eritir, hazmeder her şeyi ve o pencereden yahut aynada görünen, bu şarkının anlattığı sahile, ıstırap veren bütün hareketin durduğu, derin bir sükûna döndüğü yere bırakır gider. Bu sahilde saklı bir sırdır özlediğim. Bazen farklı suretlere bürünüp görünür gibi olan, bazen şekilsiz ve renksiz bir halde kendini hissettiren, hem benim bir parçam ama hem de benden ayrı bir şey, ne olduğunu çoktan unuttuğum, fakat varlığını hiç bir zaman unutmadığım bir şeyi söyler bu şarkı. Sanki benim kendim bile bilmediğim hikâyemdir ve benden başka sayısız bir çok kişinin ortak hikayesidir taşıyıp getirdiği. Tek kelimesini bile bilmediğim bir dilde söyler durur ve ben fikirsiz, kelimesiz anlarım ne demekte olduğunu. Çok farklı hadiseler çekip çıkarabilirim şarkının anlattığı hikayenin içinden, gerçekten olmuş yahut olmamış, kimin umurunda. Mesela çok önceleri ben senin sevdigindim, birlikte huzur ve sükun dolu günlerimiz olmuştu. Hep yanımdaydın ve sen yanımdayken ben bütün kainatı, sevilebilecek her şeyi, güzel olan ne varsa hepsini yanıbaşımda hissediyordum. Sen vardın ve ikimizden çok ötede bir şeylerin varlığını ve bu varlıkla bütünleştiğimizi, kaynaştığımızı, aynılaştığımızı hissedebiliyordum varlığında. O kadar büyük, o kadar güzeldi ki hissettiğim, bütün kelimelerim tükeniyor, her şey derin bir suskunlukta anlatılıyor, ama bitirilemiyor, tekrar tekrar, devamlı söyleniyor, daima söyleniyordu. Böyle bir şeyin hiç olmadığını kim iddia edebilir ki? Ufkun kenarında kaybolup gitmekte olan bir yelkenlide, senin şimdi bu şarkıyı söylüyor olman tesadüf değil, biliyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder