2 Haziran 2010 Çarşamba

Beklerim, başka ne işim var?

Merhaba Sevgilim,
Geçenlerde, rüyamda seni gördüm, biliyor musun? Önce dolunay oldun, siyah tepelerin ardından ufkuma doğdun. Gökyüzü lacivert bir aydınlıkla ışıl ışıldı. Aydınlık gittikçe arttı, gün ışığı olup yağdın avuçlarıma. Tatlı bir rüzgâr olup saçlarımı okşadın. Güldün, güller açtı gönlümde. Bir nice hayallerin imbiğinden süzülüp geldin, tecessüm ettin. Zamanın donduğu bir tek anda seninle baş başa kalakalmak istedim. Dünya durmalıydı. Yeşil ağaçlıklı, serin suları akan bir bahçede olmalıydık. Sana neler neler fısıldadım, biliyor musun? Seni gülerken görmek, kokunu almak, ellerini tutmak, saçını okşamak, başını göğsümde hissetmek ne kadar güzeldi, biliyor musun? Küçücük bir şey bile olsa, seninle paylaşmak kadar zevkli ne olabilir bilemiyorum. Tek yapraklı, dalı kırık bir çiçek, bir fincan çay, döne döne akıp giden bir yolun bir dönemecinde el ele yürüyüp giderken birlikte tutturulan bir ıslık...
Tatlı bir yaz akşamının maviliğinde, akasyalar, iğdeler, hanımeliler arasında öylece oturduk, konuşmadan. Zaman da sendin, mekân da sendin. Dün ya da yarın yoktu, sen vardın. Gidecek başka bir yerim yoktu, vatanım sendin. Yıldızlar ışıldamaya başladığında, son bir veda busesi verip gökteki burcuna ağdın. Her şey bir serap gibi sessizce gözlerimin önünden silinip gitti. Nerelere gideceğimi bilemedim. Lâ'lgûn bir akşam oturdu kaldı gönlüme. Hasretle hâlâ seni bekliyorum. Beklerim, başka ne işim var?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder